Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz “Zor zamanlardan geçiyoruz ve bu zamanlar bile bize yeni şeyler öğretecektir; anlamak ve anlaşılmak üzerine çaba gösterebilirsek. Birçoğumuzun evlerden hayatına devam ettiği ve çocukların ister istemez eğitimlerini online devam ettirdiği bu dönemde süreci tüm aile bireyleri için kolaylaştırıcı hale getirmeyi denemeliyiz.” diyor. Peki çocuklarla bu zorlu süreçte sağlıklı iletişimin yolları neler? Anne babalar bu sorunları avantaja dönüştürmek için çocuklarına nasıl yaklaşmalı? Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz 8 püf noktasını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.Kendi duygularınızın farkında olun“Çocukların uyumlanması sürecinde anne ve babanın kendi duygularının farkında olmasını çok önemsiyorum. Anne ve baba olarak pandemi sürecinde nasıl bir yöntem içerisindesiniz? Duygularınız ve enerjinizi nasıl yönetiyorsunuz? Sürekli ekran karşısında olmak ve uzaktan ilişkiler kurmak sizleri nasıl etkiliyor? Çocuklarınızın duygularını anlamaya başlamadan önce kendinize durup bunları sorabilmenizi ve önce kendinize destek olabilmenizi önemsiyorum.” diyor Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz. Anne ve babanın bakışının, ses tonunun ve duruşunun çocuğun sinir sistemindeki tüm süreçleri etkilediğini vurgulayarak, “Bu nedenle öncelikle sizin nefes alabilmeniz, sıkıldığınız zaman biraz sakinleşip yeniden devam edebilmeniz, eşler olarak birbirinize destek olabilmeniz birincil önem taşıyor.” diye konuşuyor.Planlama haritası yapınSüreç içerisinde hem sizin hem çocuğunuzun ev içerisinde farklı sorumlulukları olacağı için bunları öncesinde aile içinde oturup konuşabilmek ve tüm bireylerin bunların farkında olması süreci kolaylaştıracaktır. Çocuğun yaşına ve yapısına göre, mutlaka birlikte bu konuşma ve planlama yapılmalıdır. Çocukların evden eğitim aldığı bu süreçte bir planlama haritası oluşturularak, haritanızda hangi derslerin olduğu, ne zaman ara verildiği, ne zaman yemek vaktinin olduğuna dair notlar, çizimler veya resimler bulunmalıdır. Bu harita çocuğun her an görebileceği bir yere asılmalı. Üstüne çeşitli resimler çizip renkli, keyifli ve belki oyuncu hale getirilmeli. Bu harita içerisinde hangi kısımlarda anneden ya da babadan destek almaya ihtiyaç duyabilir, hangi kısımlarda kendisi süreci devam ettirebilir konuşulmalı.İşbirliği yapınYapılacak her aktivitede belli zamanların olması, bunları planlarken de birlikte değerlendirebilmek önemli. İşbirliğinin oluşabilmesi için çocuğunuza seçenekler sunarak süreci kolaylaştırabilirsiniz. Önce oyun mu oynayalım, yemek mi yemek istersin? Ödevlerini bitirdikten sonra mı çizgi film izlemek istersin yoksa şimdi mi? Bu süreçte anne veya baba evden çalışıyor ise çocuğuyla geçireceği vakti planlarken “Şimdi benim biraz çalışmam gerekiyor, sen bu sürede neler yapabilirsin acaba bunu birlikte düşünelim mi biraz?” gibi seçenek sunmak, işbirliğine teşvik eden tutumlarda bulunmak önemli.Eleştirel ebeveyn tutumlarından kaçınınEleştiride bulunmak çocuğunuzun hatasını ve eksiğini görmesini sağlamaz. Aksine yetersiz, değersiz ve suçlu hissetmesine neden olur. Eleştiri ve öğütleri bir kenara bırakarak daha az kelime kullanarak, yapılması gerekenin doğrusu neyse sadece bunu hatırlatmak yeterlidir. Güzel çalıştığı ve uyumlandığı herhangi bir konuda (bu ödevleri olabilir, ev içinde gösterdiği bir davranış olabilir) “çok güzel çalıştın, sen iyi bir çocuksun” olumlamaları yapmak çocuğun her konuda sizinle uyumlanmasını kolaylaştıracaktır.Hayal kırıklıklarıyla baş edebilmelerini öğretinUzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz “Pandemiyle birlikte düzen değişikliği ve manevi eksikliklerin daha çok hissedilmesi söz konusu oldu. İstenilen saatte dışarı çıkmak, istenilen ortamlarda keyifle vakit geçirebilmek, okula gitmek, arkadaşlarla vakit geçirebilmek, sevdiklerimize korkusuzca sarılmak ve temas edebilmek gibi birçok eksiklik. Sahip olamadığı ya da tamir edemeyeceği bir durum için çocuğunuz gözyaşı döktüğünde destek olmak, duygusunu anlamak, “evet çok üzüldün, bu seni üzdü, kızdırdı” gibi ifadelerle duygularını gördüğünüzü hissettirerek konuşabilmek, ses tonunuzu yumuşatmak süreci sağlıklı geçirmelerine destek verecektir.” diyor.Duygu düzenleyici oyunlara çokça yer verinAmacımız bedende biriken stres ve öfke duygularının dışarı atılmasını sağlamak. Sakinleşmeyi sağlayan nefes teknikleri, yerinde zıplamak, müzik açarak komik danslar etmek, kovalamaca oynamak, kısa yürüyüşler yapmak, çocuk yogası yapmak, hamurla oynamak, suyla oynamak gibi. Bu yöntemleri çocuklarınıza öğreterek kardeşlerin kendi aralarında oynamalarını da teşvik edebilirsiniz.” diyor.İhtiyaçlarını karşılarken bağımsızlığa da teşvik edinBu dönemde yaşadıkları stres sebebiyle çocuklarımız önceden kazandıkları yetileri sanki unutmuş gibi daha bebeksi konuma gerileyebilirler. Yemeğini kendi yiyen çocuğunuz sizin yedirmenizi isteyebilir, tuvaletine rahatça giden çocuğunuzun altına kaçırması, uyku öncesinde sakinleşmede zorluklar, istediği yapılmadığında uzun süre ağlamak gibi. Böyle durumlarda “sen büyüdün, hadi bakalım kendin yap” ya da “beni çok yoruyorsun, neden böyle davranıyorsun” gibi cümleler kullanmak çocuğunuzun daha öfkeli ve huzursuz olmasına neden olabilir. Bunun tam tersi bir yaklaşımla, örneğin yemeği sizin yedirmenizi isteyen çocuğunuza “anladım bugün benim sana destek olmamı istiyorsun, benim güzel çocuğum annesi yedirsin istemiş, o zaman bir kaşık ben vereyim diğer kaşığı sen al” diyerek ihtiyacı karşılamak ama kendisinin bu yetisini de destekleyici bir yerden karşılık verebilmek önemli.Kardeş kavgalarında bu hatalara düşmeyin!Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz, “Kardeş kavgaları, anne babayı paylaşamama, evdeki büyük çocuktan küçüğü idare etmesini beklemek, ilişkileri arasındaki dengeyi sağlamak zorlaştı. Buralarda en önceliğimiz büyük ve küçük çocuk ayrımını kenara bırakarak her çocuğun kendine özel sınırları olduğunu hatırlamaktır. Büyük çocuk küçüğü idare etmek ve küçükle ilgili sorumluluk üstlenmek mecburiyetinde bırakılmamalıdır. Çocukların sorumluluğunu alması gereken tek kişi ebeveynlerdir. Rızası görülerek, isteği var ise çocuklar birbirine destek olmalıdır. Oyuncaklarını paylaşmak istemiyorlarsa bu anlayışla karşılanmalıdır. Kavga durumları yaşanıyorsa, anne veya baba durumu anlamalı, bir konuşma alanı açarak duyguları üzerinden çocukların da birbirlerini anlamalarını sağlamalı sonrasında telafi edebilmeleri için; “size güveniyorum, hadi bakalım daha sakin kalmayı deneme zamanı” diyerek onlara şans vermelidir. Ayrı odalara göndermek, taraf tutmak, cezalandırmak istemediğimiz yöntemlerdendir. Ceza vermek yerine yaşanılan durum her ne ise telafi edebilmelerini sağlamak gerekir.” diyor.Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Ümit Tuhanioğlu, “beyin felci” olarak da tanımlanan Serebral Palsi (SP) hastalığının tedavisinde başta çocuk nörolojisi, fizik tedavi uzmanı, fizyoterapist, ortopedi uzmanı, göz hastalıkları uzmanı ve psikolog olmak üzere çok sayıda bölümün tedaviye katkı sunduğunu belirtti.Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Ümit Tuhanioğlu, “beyin felci” olarak da tanımlanan Serebral Palsi (SP) hastalığının oluşumunda yüzde 70-80 oranında doğum ve doğum öncesine ait hastalık ve durumların rol oynadığını belirtti.
Doç. Dr. Ümit Tuhanioğlu, her anne adayının bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almak istediğini, ancak bazı durumların da anne-baba adayının elinde olmaksızın dönüşü olmayan sonuçlara yol açabildiğini bunlardan biri olan ve “beyin felci” olarak da tanımlanan Serebral Palsi'nin, hamilelikte, doğum esnasında veya yaşamın ilk yıllarında bebekte çeşitli sebeplerle oluşan beyin hasarına bağlı gelişen bir hastalık olarak bilindiğini kaydetti.
En sık saptanan neden erken doğum (prematüre) olmakla beraber, gebelikte oluşan yüksek tansiyon, gebelik süresinde geçirilen enfeksiyonlar, kan uyuşmazlığı, zor doğum sonrası bebeğin oksijensiz kalması, bazı enfeksiyonlar ve kafa travmasının SP’nin başlıca sebepleri arasında gösterildiğini belirten Doç. Dr. Ümit Tuhanioğlu, bu hastalığın oluşumunda yüzde 70-80 oranında doğum ve doğum öncesine ait hastalık ve durumların rol oynadığını ifade etti.
Ekip çalışması gerektiriyor
Hastalık sonucu oluşan beyin hasarının ilerleyici olmadığını ancak ardından ikincil olarak meydana gelen ve “spastisite” olarak adlandırılan kas kasılmaları, denge, oturma ve yürüme bozukluklarının uygun tedavi ve rehabilitasyon uygulanmaması durumunda ilerleyici olabildiğini anlatan Doç. Dr. Tuhanioğlu, “SP, başta çocuk nörolojisi, fizik tedavi uzmanı, fizyoterapist, ortopedi uzmanı, göz hastalıkları uzmanı ve psikolog olmak üzere çok sayıda bölümün tedaviye katkı sunduğu multidisipliner çalışma gerektiren bir hastalıktır” dedi.
Kalıcı hasar önlenmeye çalışılıyor
Doç. Dr. Tuhanioğlu, "SP’de meydana gelen beyin hasarı sonrasında oluşan kas kasılmalarına bağlı olarak eklem kontraktürü olarak adlandırılan eklem sertliği ve hareket kaybı, kas ve tendonlarda kısalık, yürüyüş bozuklukları, özellikle kalça ekleminde görülen eklem çıkıkları, omurga eğrilikleri (Skolyoz) ve kemikte şekil bozuklukları sık görülen patolojilerdir. Gelişimin belli bir aşamasına kadar fizyoterapi, botoks, ortez ve çeşitli ilaçlarla bu patolojiler mümkün olduğunca önlenmeye çalışılarak bozuklukların kalıcı hale gelmesinin engellenmesi hedeflenir” diye konuştu.
Cerrahi tedaviden özellikle 5-6 yaş öncesi mümkün olduğunca kaçınıldığını vurgulayan Doç. Dr. Tuhanioğlu şöyle devam etti:"Kas gücü ve koordinasyonunun elde edilmesine yönelik her türlü cerrahi dışı tedavi uygulanarak çocuğun bir üst fonksiyonel seviyeye getirilmesi amaçlanır. Ancak burada kalça eklemine yönelik cerrahi müdahale istisna oluşturur. SP’li çocuklar doğduklarında normal kalça yapısına sahiptirler ancak kalça çevresindeki bazı kasların aşırı kasılması sonucu kalçada yarı çıkık veya tam çıkık gelişebilir. Bu durumda kalça çıkığının önlenmesi ve tedavisine yönelik cerrahi girişimler, eğer gerekiyorsa bebeklik döneminden itibaren uygulanmalı, erken önlem alabilmek için hastalar belirli aralıklarla çekilecek kalça röntgenleri ile takip edilmelidir.”
Cerrahi 5-6 yaşında gündeme geliyor
SP’de kalça çıkığı cerrahisi haricinde uygulanacak cerrahi tedavinin zamanlamasının çok önemli olduğunu kaydeden Doç. Dr. Tuhanioğlu, “Bu cerrahiler belirli istisnalar haricinde genellikle 5-6 yaşından itibaren uygulanır. Erken uygulanan cerrahide tekrarlama riski artarken gecikme durumunda ise ameliyattan elde edilecek fayda sınırlı kalabilir. Bu nedenle uygun zamanda ve uygun durumda uygulanacak cerrahi tedavi, hastanın fonksiyonel kapasitesinin gelişmesine, yürüme dengesi ve becerilerinin artmasına, hareket açıklıklarının sağlanmasına olumlu katkı sağlayacaktır” şeklide konuştu.
Doç. Dr. Tuhanioğlu, ameliyat öncesi ve sonrasında fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapistlerle beraber hastanın değerlendirilmesinin ve tedavi sürecinin planlanmasının tedavinin başarısında çok önemli olduğunu belirtti.
Tedavi sürecinin her aşamasına ailenin de ortak edilmesi ve aileye anlayabileceği şekilde bilgi verilmesinin önemine de değinen Doç. Dr. Tuhanioğlu, cerrahi tedavinin mümkün olduğunca tek veya en fazla 2 seansta uygulanması ve hastanın mümkün olan en hızlı şekilde rehabilitasyon sürecine tekrar dahil edilmesinin de tedavinin başarısını olumlu etkileyen faktörlerden olduğunu söyledi.
Her 1000 canlı doğumda 2 olarak bildiriliyor
SP, meydana gelen beyin hasarının zamanına, yerine ve şiddetine bağlı olarak çok farklı klinik özellikler sergileyebiliyor. Hastalık, çok hafif kasılması olan ve normale yakın yürüyen bir hastadan, hiç yürüyemeyen, zekâ gelişimi geri ve tekerlekli sandalyeye bağımlı bir hastaya kadar farklı şiddette kendini gösterebiliyor. Cerrahi tedavi sadece yürümeyi sağlamaya yönelik yapılmıyor. Bazen sadece bacak arası mesafeyi artırıp gerekli hijyeni kolaylaştıran, hastanın yatakta daha rahat yatmasını sağlayan, ağrılı kasılmalardan kurtaran bir cerrahi müdahale bile hasta ve hasta yakınları için çok büyük anlam ifade edebiliyor.
Günümüzde SP görülme sıklığı ortalama her 1000 canlı doğumda 2 olarak bildiriliyor. Teknoloji ve modern tıp geliştikçe çoğu hastalığın görülme sıklığı da azalıyor. Bununla beraber yenidoğan yoğun bakım şartlarındaki olumlu gelişmelere bağlı olarak erken doğan bebeklerin yaşatılma oranları artıyor. Dolayısıyla buna paralel olarak SP görülme sıklığı da artmış oluyor.
Doç. Dr. Ümit Tuhanioğlu, her anne adayının bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almak istediğini, ancak bazı durumların da anne-baba adayının elinde olmaksızın dönüşü olmayan sonuçlara yol açabildiğini bunlardan biri olan ve “beyin felci” olarak da tanımlanan Serebral Palsi'nin, hamilelikte, doğum esnasında veya yaşamın ilk yıllarında bebekte çeşitli sebeplerle oluşan beyin hasarına bağlı gelişen bir hastalık olarak bilindiğini kaydetti.
En sık saptanan neden erken doğum (prematüre) olmakla beraber, gebelikte oluşan yüksek tansiyon, gebelik süresinde geçirilen enfeksiyonlar, kan uyuşmazlığı, zor doğum sonrası bebeğin oksijensiz kalması, bazı enfeksiyonlar ve kafa travmasının SP’nin başlıca sebepleri arasında gösterildiğini belirten Doç. Dr. Ümit Tuhanioğlu, bu hastalığın oluşumunda yüzde 70-80 oranında doğum ve doğum öncesine ait hastalık ve durumların rol oynadığını ifade etti.
Ekip çalışması gerektiriyor
Hastalık sonucu oluşan beyin hasarının ilerleyici olmadığını ancak ardından ikincil olarak meydana gelen ve “spastisite” olarak adlandırılan kas kasılmaları, denge, oturma ve yürüme bozukluklarının uygun tedavi ve rehabilitasyon uygulanmaması durumunda ilerleyici olabildiğini anlatan Doç. Dr. Tuhanioğlu, “SP, başta çocuk nörolojisi, fizik tedavi uzmanı, fizyoterapist, ortopedi uzmanı, göz hastalıkları uzmanı ve psikolog olmak üzere çok sayıda bölümün tedaviye katkı sunduğu multidisipliner çalışma gerektiren bir hastalıktır” dedi.
Kalıcı hasar önlenmeye çalışılıyor
Doç. Dr. Tuhanioğlu, "SP’de meydana gelen beyin hasarı sonrasında oluşan kas kasılmalarına bağlı olarak eklem kontraktürü olarak adlandırılan eklem sertliği ve hareket kaybı, kas ve tendonlarda kısalık, yürüyüş bozuklukları, özellikle kalça ekleminde görülen eklem çıkıkları, omurga eğrilikleri (Skolyoz) ve kemikte şekil bozuklukları sık görülen patolojilerdir. Gelişimin belli bir aşamasına kadar fizyoterapi, botoks, ortez ve çeşitli ilaçlarla bu patolojiler mümkün olduğunca önlenmeye çalışılarak bozuklukların kalıcı hale gelmesinin engellenmesi hedeflenir” diye konuştu.
Cerrahi tedaviden özellikle 5-6 yaş öncesi mümkün olduğunca kaçınıldığını vurgulayan Doç. Dr. Tuhanioğlu şöyle devam etti:"Kas gücü ve koordinasyonunun elde edilmesine yönelik her türlü cerrahi dışı tedavi uygulanarak çocuğun bir üst fonksiyonel seviyeye getirilmesi amaçlanır. Ancak burada kalça eklemine yönelik cerrahi müdahale istisna oluşturur. SP’li çocuklar doğduklarında normal kalça yapısına sahiptirler ancak kalça çevresindeki bazı kasların aşırı kasılması sonucu kalçada yarı çıkık veya tam çıkık gelişebilir. Bu durumda kalça çıkığının önlenmesi ve tedavisine yönelik cerrahi girişimler, eğer gerekiyorsa bebeklik döneminden itibaren uygulanmalı, erken önlem alabilmek için hastalar belirli aralıklarla çekilecek kalça röntgenleri ile takip edilmelidir.”
Cerrahi 5-6 yaşında gündeme geliyor
SP’de kalça çıkığı cerrahisi haricinde uygulanacak cerrahi tedavinin zamanlamasının çok önemli olduğunu kaydeden Doç. Dr. Tuhanioğlu, “Bu cerrahiler belirli istisnalar haricinde genellikle 5-6 yaşından itibaren uygulanır. Erken uygulanan cerrahide tekrarlama riski artarken gecikme durumunda ise ameliyattan elde edilecek fayda sınırlı kalabilir. Bu nedenle uygun zamanda ve uygun durumda uygulanacak cerrahi tedavi, hastanın fonksiyonel kapasitesinin gelişmesine, yürüme dengesi ve becerilerinin artmasına, hareket açıklıklarının sağlanmasına olumlu katkı sağlayacaktır” şeklide konuştu.
Doç. Dr. Tuhanioğlu, ameliyat öncesi ve sonrasında fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapistlerle beraber hastanın değerlendirilmesinin ve tedavi sürecinin planlanmasının tedavinin başarısında çok önemli olduğunu belirtti.
Tedavi sürecinin her aşamasına ailenin de ortak edilmesi ve aileye anlayabileceği şekilde bilgi verilmesinin önemine de değinen Doç. Dr. Tuhanioğlu, cerrahi tedavinin mümkün olduğunca tek veya en fazla 2 seansta uygulanması ve hastanın mümkün olan en hızlı şekilde rehabilitasyon sürecine tekrar dahil edilmesinin de tedavinin başarısını olumlu etkileyen faktörlerden olduğunu söyledi.
Her 1000 canlı doğumda 2 olarak bildiriliyor
SP, meydana gelen beyin hasarının zamanına, yerine ve şiddetine bağlı olarak çok farklı klinik özellikler sergileyebiliyor. Hastalık, çok hafif kasılması olan ve normale yakın yürüyen bir hastadan, hiç yürüyemeyen, zekâ gelişimi geri ve tekerlekli sandalyeye bağımlı bir hastaya kadar farklı şiddette kendini gösterebiliyor. Cerrahi tedavi sadece yürümeyi sağlamaya yönelik yapılmıyor. Bazen sadece bacak arası mesafeyi artırıp gerekli hijyeni kolaylaştıran, hastanın yatakta daha rahat yatmasını sağlayan, ağrılı kasılmalardan kurtaran bir cerrahi müdahale bile hasta ve hasta yakınları için çok büyük anlam ifade edebiliyor.
Günümüzde SP görülme sıklığı ortalama her 1000 canlı doğumda 2 olarak bildiriliyor. Teknoloji ve modern tıp geliştikçe çoğu hastalığın görülme sıklığı da azalıyor. Bununla beraber yenidoğan yoğun bakım şartlarındaki olumlu gelişmelere bağlı olarak erken doğan bebeklerin yaşatılma oranları artıyor. Dolayısıyla buna paralel olarak SP görülme sıklığı da artmış oluyor.